full- length

(tam) boy, endam.
a full-length mirror: boy/endam aynası.
a full-length portrait: boy resmi. Sıfat
(elbise) uzun, etekleri yere kadar uzanan.
This evening dress has a full-length skirt.
full-length
window: yere kadar uzanan pencere.
Sıfat
(kitap, piyes, temsil vb.) uzun, normal uzunlukta.
He has written several one-act plays, but only one full-length play. Sıfat
uzun film
tam boy portre
(a) bütün ayrıntılarıyla/tafsilâtiyle, ayrıntılı olarak, mufassal bir şekilde, mufassalan. (b) boylu
boyunca.
He was lying at full length on the grass: Boylu boyunca çimen üzerine uzanmıştı.
fall all one's /full length on the ground: yere serilmek/yıkılmak, boylu boyuna (yere) düşmek/uzanmak.